Afet Riski Yönetimi Kapsamında Kent Planlama; İstanbul Planları Ve Uygulamalar
Abstract
Araştırmanın temel sorusu Türkiye’de kent planlamanın afet riski azaltımı ve yönetimi (ARAY) sürecinde etkin rol alıp almadığıdır. 1999 yılı Gölcük ve Düzce depremleri Türkiye'deki plansız kentleşme sorunun büyük acılara ve ekonomik kayba neden olabileceğini çarpıcı bir şekilde göstermiştir. Aynı zamanda sadece acil durum müdahalesi yöntemi ile afetlere karşı ne kadar hazırlıksız kalındığı anlaşılmıştır. Ardından geçen yaklaşık yirmi yıllık süreçte Türkiye’de ARAY kabulleri uluslararası perspektifle paralel sürdürülmeye çalışılmış ve büyük gelişme kaydedilmiştir. Ancak kent planlama ile ilgili yönetmeliklerde ve planlama pratiğinde benzer gelişmenin kaydedilmediği kaygısı ile bu araştırma geliştirilmiştir.
Kent planlama, ARAY sürecinin gerçekleştirilmesi için mekânsal zararların azaltılması ve toplumsal bilgi, bilincin geliştirilmesinde destek olan bir araçtır. Buna göre arazi kullanım kararları ve yapılaşma şartlarının belirlenmesi ile planlama kararlarının üretiminde katılımın çeşitli sosyal grupları kapsayacak şekilde sağlanması doğrudan risk azaltma kapsamına girmektedir. Bu çalışmada ARAY kapsamında tanımlanan kavramların ve yöntemlerin kent planlama sürecinde nasıl geliştirildiği ve uygulanabildiği ARAY’nin ne kadar gerçekleştirilebildiğinin ölçülmesinde gösterge olarak kabul edilmiştir. Buna göre, 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinin ardından ARAY kapsamında Türkiye ve İstanbul’da ülke ve yerel ölçekte geliştirilen, kent planlamanın rolünü, içeriğini ve uygulamasını tanımlayan belgeler derinlemesine incelenmiştir.
Çalışmada incelenen belgeler 1999 afetinden sonra acil durum müdahalesi yönteminden, afet risk azaltımı ve yönetimi yöntemine geçen Türkiye’de 2000-2017 yılları arasında geçen süreçte yapılan düzenlemeleri kaydetmiştir. Ulusal ölçekte incelenen belgeler yasa, yönetmelik, kalkınma planları, strateji belgelerinden oluşmaktadır. Yerel ölçekte ise İstanbul örneğinde deprem sonrası yapılan risk analizleri, master ve çevre düzeni planları ile 6306 sayılı yasa ile ilan edilen riskli alanlar ve bu alanlara dair gelişen imar planları incelenmiştir.
Araştırmanın sonucunda, ulusal ölçekte gelişen kavramsal ve teorik çerçevenin olgunlaşmamış olduğu, yerel uygulamaların da tartışmalı sonuçlar ürettiği, net bir çerçeve çizemediği tespit edilmiştir. Ancak söylemsel çerçeve risk azaltımı ile kurgulanmıştır. Bu çelişki kent planlamanın risk azaltımı söylemi ile manipülasyon edildiği, henüz tam olarak sorunu çözmeye odaklanamadığı ve riskli alanlarda yapılaşma ve nüfus yoğunluğunun artması ile kent bütününde belirsizliğin artması sorunun üretildiği sonuçları elde edilmiştir.
Full Text:
PDF (Türkçe)DOI: http://dx.doi.org/10.4305/metu.jfa.2021.2.7
Refbacks
- There are currently no refbacks.