Towards A New Honorific Column: The Column Of Constantine In Early Byzantine Urban Landscape

Pelin YONCACI ARSLAN

Abstract


Üzerine heykel yerleştirilmiş müstakil anıt sütun, Roma sanat ve mimarisi içerisinde nispeten sınırlı bir yapı türüdür. Başlıca işlevleri, kazanılmış bir zaferi ve bu zaferi kazanan yöneticileri  övmek veya kişisel başarılarından dolayı bir devlet görevlisini onurlandırmak olarak tanımlanabilir. En iyi bilinen örnekleri İmparatorluk döneminde Roma'da yapılmış olsa da, bu tür sütunlar erken Bizans donemi İstanbul’unda da çokça kullanılmıştır. Bu örneklerden ilki ve en önemlisi, Çemberlitaş Sütunu olarak da bilinen Konstantin anıt sütunudur. MS 330 yılında tamamlanan bu devasa sütun, yeni başkentin kurulduğunun habercisi olmakla birlikte, imparatorluk yönetiminin “eski” Roma’dan, o zamanki adıyla “yeni" veya "ikinci" Roma’ya, yani Konstantinopolis’e, transfer edildiğinin de mimari simgesidir. Anıt, zamanının en değerli ve en “emperyal” malzemesi olan porfirden, daha önce hiç görülmemiş bir ölçekte yapılmıştır. Yapıldığı dönemde kent imajını oluşturan en önemli öğelerden biri olan Konstantin sütunu, günümüzde ise Osmanlı döneminin simgesi minarelerin ve kubbelerin, ve modern dönemin anıtları olan gökdelenlerin şekillendirdiği İstanbul siluetinde gözden kaybolmuştur.

Konstantin sütunu Bizans literatüründe, ya Roma'daki örneklerini taklit eden bir şehir süsü olarak kabul edilmiş ya da üzerine Konstantin tarafından yerleştirilen heykelin ikonografik okumalarına katkıda bulunan anıtsal bir kaide olarak ele alınmıştır. Sütunun benzersiz tasarım özelliklerine ve erken Bizans kent planı içerisindeki rolüne ise şu ana kadar pek değinilmemiştir. Halbuki, bir mimari obje olarak bu sütun, diğer anıt sütunlar içinde özellikli bir yere sahiptir.  Bu çalışmada, Konstantin anıt sütunu, İskenderiye’deki Diocletianus zafer sütunu ile Roma’daki Beş Sütunlu Anıt olarak bilinen yapının özgün bir yeniden yorumlanması olarak ele alınmıştır. Mimari özellikleri ve kentsel kurgudaki yeri incelendiğinde, Konstantin döneminin yaratıcılığına ve bu dönemin inovasyona olan ilgisine işaret ettiği belirtilmiş ve yeni bir başkent inşa etmek isteyen Konstantin'in kentsel yeniden programlama çabaları içinde önemli bir yer işgal ettigi öne sürülmüştür. Bu anıt yapıldığı dönemde o kadar çok ilgi uyandırmıştır ki, geç dördüncü veya erken beşinci yüzyıla tarihlenen Peutinger haritasında, Roma’yı temsil eden Eski Aziz Petrus Bazilikası ve Antakya’yı temsil eden Apollon Tapınağı ile birlikte Konstantinopolis’i temsil eden yapı konumuna gelmiştir. Dolayısıyla, yeni Roma’nın, bu sütun sayesinde, eskisine göre daha “görünür, imgelenebilir” kılındığı sonucu vurgulanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Çemberlitaş Sütunu, Erken Bizans İstanbul’u kent tarihi, kent silüeti, kentsel peyzaj, imgelenebilirlik, görünebilirlik


Full Text:

PDF


DOI: http://dx.doi.org/10.4305/metu.jfa.2016.1.5

Refbacks

  • There are currently no refbacks.